Daha da geç kalmadan bugün oturun düşünün çünkü yarın çok geç olabilir.
Yazımı okuduktan sonra yapıcı fikirlerinizi ve atılması gereken acil adımları aklınızdan geçtiği benimle gibi paylaşın. Eminim çok değerli fikirler ile eczacılık mesleğini ileri götürebileceğiz.
Günümüzde bilinmesi gereken tek gerçek var: Teknolojik gelişmeyi yaratamayan, ar-geyi yakalamayan yok olup gider. Teknolojik gelişme sadece mekanik gelişmeler için değil, değişen hayat şartlarına uyum sağlamakla olmakta.
Singer dikiş makineleri 1851 yılında teknolojisini geliştirerek 1867’de ilk deniz aşırı yatırımını İngiltere’ye yapıyor. O tarihe kadar okyanus ötesine hiç yatırım yapmamış öncü bir firma konumunda. 1996 yılında 1.3 milyar dolarlık satış yapan bu firma, 1999 yılında iflas kanunlarına sığınıyor. Makinalar ne kadar gelişse de, artık gelinlerin rüyasına girmemekte Singer dikiş makinaları, çünkü hazır giyim hem ucuz hem de kolay ulaşılır olmuştu. Singer pazarı iyi okuyamamış ve geleceğini planlayamamıştı.
1960’lara kadar “Alırsan Ford, olursun lord” sloganı ile çok benzin tüketen Amerikan arabaları neden bu gün gözden düştü? Çünkü petroldeki artışı öngörediler ve küçük ekonomik arabalara yenik düştüler.
Artık bilgi kaynıyor her yer. Önemli olan o bilgiden istifade edebilmek ve ona göre planlar yapabilmek. Geçmişte bilgi birikimi 1, 2, 3 ve 4 diye artarken bu gün 2, 4, 16 ve 256 gibi inanılmaz hızlarda artmakta. Ancak bilgiyi zamanında yakalamak, doğru değerlendirmek, hızla hareket ederek bilgiye göre şirketin gidişatına yön verebilmekte yatıyor planlamacılık.
Dünle övünmek, “Biz Osmanlı’yız 3 kıtada bir uçtan bir uca imparatorluğumuz vardı” demek bir şey kazandırmıyor. “Bu kadar büyüktük de bu gün neden bu kadar küçüldük? Neden gerçekleri göremedik? Neden hala daha gerçekleri göremiyor veya görmek istemiyoruz?” diye sormazlar mı insana.
Sayısını bilemeyeceğim kadar üniversite, 48’i bulan eczacılık fakültemiz var. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze bu fakültelerde yetişmiş yüzce profesörümüz oldu. Neden bir tek molekülümüz olamadı? Lütfen düşünün. Hindistan’ın ve Pakistan’ın dünyaya kafa tutan ham madde üretimi varken onların beslenmelerimi bizden güçlü, akıllarımı, kabiliyetlerimi bence hiç biri değil. Bence onlar organize olabilmişler ve araştırmaya önem vermişler. Bizler ise sadece akademik yükselme için yapılan araştırmaları dosyalara gömmüşüz. Artık Ar-Ge’ye önem vermeyecek olursak gelecek birkaç yılda sadece ithalat yapan ülkelerden biri olmaktan kurtulamayacağız. Bu nedenle üniversitelerde mutlaka “yaratıcı eczacılık” dersleri konulmalı ve “Yaratıcılık nasıl organize edilebilir?” diye kafa yormak gerekir.
Dün bir değer ifade eden “haute couture” firmaları çıkardıkları kokularla tanınırdı. Fiyatları 100 ml için 150-300 dolar civarında olurdu. O kokuların benzerleri çok kısa zaman içerisinde 1-2 dolara satılmaya başlanınca, yeniliklere ayak uydurabilenler hayatta kaldı uyduramayanların adı hatıralardan bile silinip gitti.
İleri teknolojilerin kullanıldığı ürünler kullanacak olursanız satılan malın maliyeti az olduğu kadar üretim yatırımı da düşük olmaktadır. Ancak bu üretimleri yapabilecek araştırmacıyı nereden bulabileceksiniz diye de düşünmek gerekir. Öncelikle farmasötik teknolojiyi iyi bilmesi gerekmeli, o ürünü kullanabilecek maddi gelire sahip olup farklı markalar ile farklılık ve benzerliklerini görmesi gerekir. Yani bir behere iki maddeyi koyarak karıştırmak yerine hangi maddeyi ne oranda koymayı bilmek gerekir. Bu gün bu anlayışa sahip Ar-Ge çalışanını ne kozmetik sanayiinde ne de diğer sanayii dallarında görmemiz kolay. Hayatında lüks arabaya binememiş bir mühendise pahalı lüks araba dizayn ettirilemeyeceği gibi sadece kutusunda gördüğü kozmetiğin benzerini yapma iddiasında olanlara da krem ürün ürettirilemez. “Yaratıcı eczacılık” dersi belki yakın gelecekteki bu açığı kapatmaya yarayabilir.
Bir ürün sırf pahalı olduğu, şık ambalaja konulduğu için satılmaz. İçeriği, ambalajı, tanıtımı ve inanarak pazarlanmasıyla satılır. Artık kimse bir mal almak istemiyor, aldığı malın menfaatinden faydalanmak istiyor. Bu nedenle firmalar geleceğini planlarken sadece ne aktiviteler yapacağını, nasıl satacağını değil her malın tek tek geleceği ne olacak onu hesaplamalı ve planlamalı.
Bu günden yarınını planlamayanlar, yarın ağlamak zorunda kalırlar.
Sevgilerimle…