Canım babacığım,

Ne çok özlemişim meğer sizi, otuz dört yıl olmuş gideli.  Neredeyse ömrümün tam ortasında gitmişsiniz.  Beni öperken, severken nasıl içinizin titrediğini bu gün gibi hatırlıyorum. 

Daha on dört yaşındayken kaybetmişsiniz anne ve babanızı, yokluk yıllarında şehirden şehire göçerken kaybettiğiniz dört kardeşinizi gözünüzde biriken o damlacıkla anlatırdınız.  Bir çift ayakkabıyla üniversiteyi nasıl okuduğunuzu yokluğun ne olduğunu anlatır ama bizleri de bolluk içerisinde yaşatırdınız.  Fransızca bilmediğiniz için Bay Reboul’un sizi staja kabul etmeyip bir yılda nasıl Fransızca öğrendiğinizi, insan çalışırsa her şeyi yapar diyerek ikinci yıl staja kabulünüzü anlatırdınız.

Aile kavramını, vatan sevgisini her zaman bizlere öğretirdiniz.  Bizler de sizin yolunuzdan giderek öğütlerinizi tutmaya çok çalıştık.  Belki hepsinde başarılı olamasak da çoğunu başardığımız için çevremize örnek olduk.  Mesleğe duyduğunuz aşk, biz üç kardeşi ve torununuz Kerim’i eczacı yaptı.   Sizden devir aldığımız Rebul bayrağını bu güne kadar sizin prensiplerinizle taşıdığımız için markamızın 125inci yılını Rebul Lavanda kolonyasında çok özel bir seri ile kutlarken on değişik ülkede 21, yurt içinde 24 kozmetik butiğine torununuz Kerim’le ulaştık. 

“En iyiye, en güzele halkımız layıktır” diye öğrettiniz ve bu gün Rebul bir marka olduysa gerek eczacılık gerekse kozmetik sahasında hep sizin öğüdünüz olan “VAZİFENİN MUKADDES OLDUĞUNU BİLMEYENLER YAŞAMAK HAKKINA SAHİP DEĞİLLERDİR” sözünü tuttuğumuz için olduğunu belirtmek isterim. 

Aramızda fiilen olmasanız da her gün bizi izlemekten ne kadar mutlu olduğunuzu hissetmekteyiz, mekanınızda rahat uyuyun. İzinizi devam ettiriyor ve kuşaktan kuşağa prensiplerinizin devrine gayret ediyoruz.

BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.