You can do it, if you dream it…
Yıllar önce Orlando’da, Disney World’de, Epcot Center denen geleceğin yaşamını planladıkları eğlence parkını görmüştüm.
Hayal edersen yapabilirsin.
Hayal etmek ise başlı başına bir olay, zamana, huzura, eğitime, kafa yapısına, morale daha nelere nelere bağlı bir kavram. Yurdunu terk eden bir Suriyeli için hayal bir lokma ekmek yiyerek Almanya’ya varmak, bir Amerikalı için hayal astronot olmak uzaya gitmek, pek çok boş yetişen genç için hayal sadece para sahibi olmak. Yani çocuk yaştan itibaren hayal kurmayı öğretebilirsek yarının buluşlarını yapabiliriz. Geleceği hayal etmek için çocuklarımızı oyuncaklarla beslemeliyiz. Oyuncak derken top tüfek demedim, örneğin bir LEGO. Satranç sadece oyun olmamalı okullarda ders olmalı, böylece bir sonraki adımın ne olacağı konusunda bilgimiz olabilsin. Çocuklarımızı müzelere götürelim, sanatı öğrensinler, mekanik sistemleri görsünler nereden nereye gelinebildiğini fark etsinler, bu gelişmelerin sadece başkaları tarafından yapılabileceği imajını silebilsinler.
Ülkemizde mesleğini severek yapan çok az insana rastladım. Avukat, hayatını dört dörtlük yaşarken çocuğunun bu mesleği seçmesini istemez, mimar müreffeh bir hayat yaşarken bu memlekette ne olursan ol ama mimar olma der çocuğuna, keza eczacıda,doktorda da aynı şeyler söylenir. Oysa meslekler usta çırak kavramıyla elden ele geçerse başarının gelmesi de o oranda hızlanır. Hem yaşantımızı mesleğimizden elde ediyoruz hem de çocuklarımızın devam ettirerek bizden devir aldıkları bayrağı daha ileri taşımalarını istemiyoruz. Burada bir paradoks yok mu? Günümüz hızlı ve kolay para kazanmaksa Allah herkese Reza Sarrab nimeti vermiyor. O bile oturduğun yerde olmuyor, o bile babadan oğla öğreterek devir ediliyor. Demek ki gençler öğrenmeye açık, erişkinler ise vermeye hazır olmalılar. Öncelikle çocuklarımıza hayal kurmalarını öğretelim ve o hayal uzaya bile gitmek olsa, onun yollarını birlikte araştıralım.
Aya gitmek bir çocuğun hayali olabilir ama erişkin bir insanın hayali de zekasıyla orantılı olmalıdır, hayalin gerçeklere ne kadar yakın olduğunu bilmektir ERGEN olmak. Araştırmanın saçması, gereksizi, masrafsızı olmaz. Yapar yapar atarsın ama bakarsın bir tanesi tüm dünyanın hayatını değiştirir.
Japon: Birisi yapabildiyse ben de yapabilirim, kimse yapmadıysa ben yapmalıyım, der.
Araplar: Vallahi biri yapıyorsa bırak yapsın, kimse yapmadıysa ben neden yapayım, der.
Benim görüşüm: Japon yapabildiyse daha iyisini yapabilmeliyim diyorum…
Türk olarak dönüp arkamıza bakacak olursak, pek çok şeyi pek çok milletten daha iyi yapabileceğimizi görebiliriz.
Her şeyin başında hayalini kurduğumuz hedefe ancak daha iyi bir eğitimle, daha demokratik ve teşvikçi bir ortam yaratarak varabiliriz. Artık tavuk gibi oturarak başarı bekleyeceğimize Japonlar kadar planlı, hızlı, Çinliler kadar girgin, üretken, Amerikalılar kadar geleceği planlayan olmamız gerekir. Atatürk bile taa o zamanlar “bu kudretin damarlarımızdaki asil kanda bulunduğunu” belirtmişti, öyleyse durmayalım , unutmayın başarı hazır olana gelir ve hepimiz bir buluşun peşinden koşmaya hazır olalım.
Sağlıklı ve bu güzel ülkeye katkılı olun.
Mehmet Müderrisoğlu